Ana içeriğe atla

ŞATAFATLI FAKİRLİK

   . Bu yazımda zenginlik ve fakirliğe biraz değineceğim.Aslında zenginlerden çokta bahsetmeme gerek  yok  eğer biraz   televizyon veya sinema alışkanlığınız varsa sıkça dizilerde ve filmlerde  bu konunun ele alındığını görürsünüz.İnsanlara hep zengin hayatının getirmiş olduğu o şatafatlı yaşam herkesin hoşuna gitmiştir. İnsanlar hep merak ettiği o rahatlığı aramışlardır. Aslında zenginliği anlatan bu filmlerde bir taraftanda sürekli zenginliğin getirmiş olduğu sıkıntılar göze çarpmaktadır. Aslında çoğu kurmaca olduğu için o sıkıntıların gerçek hayatta olması pekte mümkün değildir en azından.Fakirliğe gelirsek somut anlamda fakirlik kişinin öncelikle yaşam hakkı ve diğer hak ve özgürlüklerden mahrum kalma veya kısacası kısıtlı yaşamdır.Biraz daha irdelemek derine inip bu olayı tüm çıplaklığıyla ele alırsak eğer .Bu konuyu anlatmak için ya fakir olmanız gerekir yada çok samimi bir tanıdığınız olması lazım çektiği zorlukları görmeniz gerekir.Ben hiç fakir olmadım ama fakir hayatını iyi gözlemleme fırsatı buldum.İstanbulda iki yıl önce kenar mahallelerden birisinde, gecekonduda yaşarken komşum tamda bu fakirlik tanımına uyuyordu. Yaşamını devam ettirmek için geceleri özellikle çöplerden kağıt toplayarak yaşamını idam ettirirdi.Muhabbet etmeyi seven bir adamdı bazen işten geldiğim zaman ona erzak getirirdim.Bir gün beni evine davet etti yanlız yaşarıyordu aslında bir ailesi varmış eşi öldükten sonra çocuklarıda onu terk etmiş.Yaşadığı eve girdiğimde beni çok eski bir halı karşıladı çok fazla karışıktı ev içeri odaya girdiğimizde ise yine eski koltuklar olduğunu fark ettim.Evde elektiriklerinde olmadığını fark ettim,bana ikram edecek bir şeyin olmadığınıda bildiğim için bir şey istemiyorum dedim .Fakirlik o kadar yıpratmıştıki zavallı adamı zayıf ve bakımsızdı ancak hayata yinede sımsıkı tutunmaya çalışıyordu.Gözlerinde yılların ona vermiş olduğu yoksulluğun o sönüklüğü ve matlığı vardı.Aslında hayattan nasibini almıştı her an pes etme ihtimalı bile vardı ancak imanlı adamdı doğrusu, kıtkanaat geçinmesine rağmen hep şükrederdi.Aslında insan tarihi boyunca fakirlik vardır. Ben kendi yaşadığım tarihten bahsedersem eğer,İnsanların sürekli bir yarış içerisinde olduğunu görürüz bu yarışta geride kalanlar fakir ilerde gidenler zengin oluyor ortada gidenler ise standart yaşıyor ne üstü ne altı.Konuyu toparlamak gerekirse zenginlik ve fakirlik arasındaki en büyük fark zenginler hep daha fazlasını istiyor fakirler ise şükrediyor...

Yorumlar

  1. Ders alınası bir paylaşım olmuş. Özelikler bir sözünüze katılıyorum. Zenginler hep daha fazlasını isterken, fakirler şükrediyor. Çok doğru tespit. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Çok başarılı bir yazı olmuş arkadaşım. Seni gönülden kutlarım.💎

    YanıtlaSil
  3. Senin izinden gidiyorum Semanur hanım.

    YanıtlaSil
  4. Zengin olsun fakir olsun bir gün herkes ölüme tadacak. Sınıflandırma yaparak paylaşmadan bölüşmeden yaşamak. Eğer bunun adına yaşamak diyorsak Zenginde olur, fakirde orta direk denilen tabaka da olur.

    YanıtlaSil
  5. Aslında bütün hikayeyi son cümleyle özetlemişsiniz. Zenginler hep daha fazlasını istiyor, fakirler şükrediyor.

    YanıtlaSil
  6. Aynen öyle bazen bu sisteme kızıyorum .İnsanlar parayla güç buluyorlar sanki zengin olunca ölümsüz bir süper kahraman gibi davranıyorlar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Paulo Paolides ve MAVİ KÖŞK

   Paulo Paolides kimdir? Kendisi İtalyan asıllı bir Rum. Kıbrıs'ta doğmuş ve burada avukatlık yapıyormuş. Çok güzel bir meslek değilmi, insana saygınlık katıyor. Yeri geliyor çaresizlerin haksızlığa uğramış insanların sesi oluyorsun .Hadi  Paulou yakından tanıyalım . Paulo   nun o meşhur köşkünden başlayarak anlatıyım hani şu tabanca şeklinde olan veya köşkten limanı görüyorsun da limandan bakıldığında köşk görülemiyor.Hadi bunları da keçdim nasıl bir insan köşk ün içine gizli bölmeler   koyar veya  köşkü kim yaptı her şeyden önce  bilinmiyor . Hayır hayır bir dakika kafam karıştı  Paulo  bir avukat değilmiydi?  Paulo  aslında avukat değildi silah kaçaksı evet yanlış duymadınız . Paulo  hatta bir cani kana susamış bir canavar insanları öldürmekten zevk alan onların kanıyla beslenen bir sülükten farksız .Benim için insan öldüren bir adam iyi olamaz hangi ırktan olursa olsun.  Paulo  nun  şu köşkünd en bahsedeyim ...

Yoğun yanlızlık

Gözlerim önünde bir halı gibi serilmiş bozkıra bakıyordu ,bu bozkır öyle uzun öyle büyük ve ağaçsızdıki uzaktan baktığımda sanki pürüzsüz gibi görünüyordu .Sanbaharın sarı renge boyadığı yeşillikler kaybolmuştu yerler ıslaktı ve soğuk iyiden iye kendini hissettirmeye başlamıştı . İçtiğim sigara sona gelmişti ve iki parmağım bu sigaranın közüyle ısınıyordu o kadar yanlızdimki sanki evrende her kez ölmüs sadece ben yaşıyordum .Uzun uzun dalıp gidiyordum hani kafayıda bozmuştum aslında hiç bir şey umurumda değildi sanki bedenim koca bir kara delikten boşluğa doğru düşüyordu . Oysa ben seni yazın güneşi bile kıskandıran o kızıl saçlarına, kahverenginin en güzel tonu olan o güzel gözlerinde kaybolmuştum.Her insan aşık olur mu? Aşk nasıl bir şey oluyor da varlığında bayram yeri yokluğunda mahsen oluyor anlayamiyorum. İnsan birinin yokluğunu anca gittiği zaman mı anlar?Of kafam şişti be midem bulanıyor ellerim boşanıyor bu nasıl bir hastalıktır .Bir an gülesim geldi lan doktora gitsem ney...